Türkçemizin güzel kelime oyunlarından biri ile kendi
kendimize koyduğumuz engellere dikkat çekmek istedim.
Alışılmışlıklar, yaşanmışlıklar,
başımıza gelenler hayatımızın devamının şekillenmesinde büyük rol oynuyor,
değil mi ? Bir konu üzerinde çalışıp istediğiniz neticeyi alamayınca, bir süre
sonra vazgeçmeye başlıyorsunuz ve kendinize “bu işin oluru yok, denedim ama
olmadı” diyorsunuz. Kendi kendinize aşılamaya başladığınız bu fikir bir süre
sonra sizi aşıp etrafınıza, etkileşimde bulunduğunuz insanlara da bulaşmaya
başlıyor. "Çağrı bunu denedi ve yapamadı. O zaman ben de yapamam!"
İş hayatında, işe yeni başlamış,
görevi yeni devralmış birisi, taptaze fikirlerle, büyük hevesle ve heyecanla
başladığı işinde bir süre sonra kendinden öncekilerin ya da daha tecrübelilerin
bahsettiğim durumunu görüp hevesini ve heyecanını kaybetmeye başlıyor. Yani bir
nevi öğrenilmiş çaresizlik tüm kuruma yayılıyor.
-
Bunu bu şekilde yapabiliriz.
-
Öyle denedik, olmadı, mümkün değil.
-
Peki, şu açıdan yaklaşsak.
-
O iş şu şekilde olmaz, biz uğraştık, olmadı.
Gençlere bu gibi durumlarda
fırsat verebilmek önemli; eğer hayati bir konu değilse, çok acil bir durum
değilse, bırakın kendi yaratıcı ve yenilikçi çözümlerini denesinler. Siz daha
önce denemiş olabilirsiniz; ancak bugün belki de sizin deneyip
başaramadığınızı, genç arkadaşlar kendi yöntemlerini kullanarak, farklı bir şeyler
katarak başaracaklar. Hatta belki farklı hiçbir şey yapmayacaklar ama 1 sene
önce çalışmayan bir çözüm bugün denendiğinde çalışıyor olacak. Büyüklerin ve
“tecrübe sahibi” olanların görüşlerini alıp ona göre hareket etmek önemli,
ancak bu durumun iş yapma hevesini kırması ve çözümsüzlüğe gitmesi hem kişilere
hem de kuruma zarar verecektir. Bu hassas dengeyi çok iyi gözetmek gerekiyor.
Satış konusunda da durum farklı
değil.
-
Biz bu çözümü ilgili müşteriye 2 kez sunduk,
kabul etmedi.
-
Ben o firmayı 5 kere aradım, randevu vermedi.
-
Bu pazarda rekabet edemiyoruz, fiyatlarımız
yüksek.
-
Bizim ürün orada çalışmıyor, rakip ürünü
bizimkinden iyi sonuç veriyor.
-
Firmaya defalarca kere gittik, bir şekilde
bizimle çalışmak istemedi.
Evet, bunların hepsi oldu; olmaya
da devam edecek. Bir tek size olmuyor, herkese, hepimize oluyor. Ancak, doğru
zamanda doğru yerde olabilmek, doğru firmada doğru çözümü sunabilmek, doğru
çözümü doğru şekilde paylaşabilmek, bazen farklı bir bakış açısı ile
yaklaşabilmek de önemli. Birisinin deneyip yapamadığını başka birisinin deneyip
yaptığı hiç olmadı mı ?
Başarılı insanlar kendi şanslarını kendileri yaratırlar, ama işin biraz da ilahi şans kısmı var. O gün belki de öğrenilmiş çaresizlik zehrini almamış birisi için siparişi alma günü; bırakın bir kere de o denesin. Kurumsal kültürünüzü, yaparak, deneyerek, gerekirse bir kere daha istenen neticeyi alamama pahasına yenilere daha fazla imkan ve deneme şansı verebilmek üzerine şekillendirmeye çalışın. Bu durumun önüne geçebilmek için bazı uygulamalar var ve bunu yapan firmalar da var. Mesela;
- Rotasyon; görevlerin, görev yerlerinin belirli dönemlerde değiştirilmesi, belirli bir bölgede/müşteri grubunda uzun süre çalışan birinin yanına bir süre-geçici süre başka bir çalışanın eklenmesi veya karşılıklı değişiklikler
- Süreci ya da geçilemeyen engeli nadasa bırakma
- Kurum içi veya kurum dışı bir gözden yardım veya fikir alma (yönetim danışmanlığı gibi)
- Hata yapmanın anlayışla karşılanması ve hatta bazı durumlarda teşvik edilmesi
- Hatalardan ders alınmasını sağlayacak bir geri bildirim mekanizması olması
- Öneri ve yeni fikir teşvik edici uygulamalar
Özellikle satış işinde bu durum sık sık
başımıza gelen bir konu. Genç-yeni çalışanların kendi doğrularını bulması,
kendi satış yöntemlerini uygulamaya koyabilmesi ve “bu iş böyle olmuyor”
önyargılarından uzak tutulması lazım.
Ancak bu şekilde yeni fikirler
kendini gösterebilme şansı yakalayacak ve aslında “bu iş böyle de oluyormuş”
diyebileceğiz. Ne kendi zihninizde ne de yeni başlayanların zihninde engeller
yaratmayın. Siz inanmadığınız bir şeye bir başkasını nasıl inandırabilirsiniz ? İlkel beyin (bilinçaltı) kurguladığı veya yaşadığı şeyleri üst beyne (bilinçli taraf) öğretmeye başlıyor ve bir süre sonra bilinçaltınızdaki bu düşünceler artık sizin için standart davranış ve düşünce haline geliyor. Başarılı olmayı da, başarısızlığı da, yapabilirimi de, yapamamı da kendi kendimize öğretiyoruz. Yani, bilinçaltınız bilinçli tarafınıza çaresizliği öğretmeden ona bir önlem alabilirsiniz. Kendinize engel olmak da sizin elinizde, engelleri kaldırıp tekrar tekrar
deneyip sonuca gitmekte…
Önemli olan mücadele verebilmek
ve üzerimizdeki eski, kirli “öğrenilmiş çaresizlik” gömleğini çıkartabilmekten
geçiyor.
Samuel Beckett’in tartışılabilecek bir sözüyle bitirelim: “Hep denedin, hep yenildin. Olsun; yine
dene, yine yenil; daha iyi yenil.”
Sonraki paylaşımda görüşmek üzere.
Sevgiler.
Çağrı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder