Uzun süredir
hayatımda düzenli spor var ve özellikle pandemi günlerinde sağlık ve kuvvetli bağışıklık
için herkesin spor alışkanlığı edinmiş olması gerektiğine inanıyorum. Spor
hayatı bende sadece kas gelişimi, yağ kaybı gibi durumları yaratmadı; aynı
zamanda sporun bir felsefesi olduğunu da gördüm. Bu felsefenin temel
taşlarından birisi sürdürülebilirlik, birisi irade, birisi de “o son tekrar”
olarak ifade edebileceğim gücün son kırıntısını kullanabilmek. Bu blogta satış
konuşuyorduk, benim spor hayatımdan bahsetmeye mi başladık ? Hayır hayır; ama
bakın spor felsefesi ile satış hayatı birbiri ile ne kadar örtüşüyor. Hadi
biraz benzerliklerinden bahsedeyim.
Her pazartesi
diyete başlayıp aynı gün diyete son veren büyük bir kesim olduğunu sanırım
artık hepimiz biliyoruz. Bir de kötünün iyisi olarak nitelendirebileceğim, cidden
pazartesi diyete başlayan ama devamını getiremeyenler var. Bir şekilde beslenme
düzeni ve sporu hayatına sokmayı başarmış ama bunu sürdüremeyenler…Neticede,
istenen sonuç alınabiliyor mu ? Senaryoların birçoğunda hayır. Satış mesleğinde
de benzer bir durum söz konusu. Bir satış yetkilisinin yeni müşteri edinme
sürecinden müşteriyi kazanıp işe başlamasına kadar sürdürülebilirlik ilkesi çok
önemli. Şöyle ki; sahadasınız, yeni müşterilerle anlaşıp daha fazla satış
yapabilmek için mesai veriyorsunuz. Bir anlaşma yaptınız ve müşterinizle
çalışmaya başladınız. Bu müşteriyi sadık ve uzun vadeli bir iş ortağına
dönüştürebilmeniz gerekiyor. Satışçıların doğal olarak yeni müşteri bulmak için
kaynaklarını çok daha fazla kullanmak durumunda olduğunu biliyor musunuz ?
Mevcut bir müşteride iş geliştirmek ile yeni bir müşteri yaratmak arasında
yaklaşık 3 ila 5 kat daha fazla kaynak tüketimi söz konusu olabiliyor. Bunu,
para, zaman, ve diğer imkanların tüketimi anlamında düşünebilirsiniz. Yeni bir müşteride bir proje
yaratmak sizin için çok daha maliyetli, bu sebeple hali hazırda çalışmakta
olduğunuz müşterileriniz ile bir iki seferlik işler yerine sürekli iş
yapabilmenin yollarını arayıp, hizmet ve ürün kalitenizle, ikili
ilişkilerinizle, güven ve tatmin ortamınızla mevcut müşterilerle yaptığınız
işlerin sürdürülebilir olmasını sağlamanız çok önemli. Diğer yandan, bir başka araştırma
sonucu ise, hali hazırda sizinle çalışmakta olan bir müşterinin, yeni kazanma
durumunda olduğunuz bir müşteriye kıyasla, yeni bir ürüne daha fazla ödeme ve o
ürünü kullanma eğiliminin %50’den fazla olduğunu söylüyor. Hali hazırda iş yaptığınız
bir firmaya yenilikçi bir ürün ya da o zamana kadar sunmadığınız bir hizmetle
gittiniz ve şu anki maliyetlerini yukarı taşıyacak bu öneriyi kabul etmelerini bir birim çaba ile sağladınız. Tebrikler. Aynı yenilikçi ürün ya da hizmeti, sıfırdan başlayacağınız bir iş
ilişkisinde kabul ettirmek için bir buçuk birim çaba vermeniz gerekecekti. “Neden bu
ürüne veya hizmete şu an ödediğimden daha fazla ödemeliyim?” şeklinde gelecek
bir soruya vereceğiniz cevabın kabul edilme oranı mevcut müşteri grubunda çok
daha yüksek. "E öyleyse yeni müşteri edinmeyelim mi; büyümeyi hep mevcut müşteriler
üzerinden mi sağlayalım ?" Amacım bunu empoze etmek değil; ancak zaman
zaman yeni müşteri edinme konusuna o kadar konsantre oluyoruz ki, hali hazırda
çalıştığımız müşterilerimizi ikinci plana atabiliyoruz ya da iyi ihtimalle onlara bizden beklendiği kadar ilgi göstermeye zamanımız kalmıyor. Halbuki, daha az
masraflı, yönetilmesi daha kolay olan ve belki de daha karlı çalışabilme
şansımız olan mevcut müşteri portföyümüzü sadık ve sürekli müşteriler haline
getirebilmek, yeni müşteriler kazanma yolunda satış yetkilisi ve şirkete en
büyük faydayı sağlıyor olacak. Hem uzun vadeli iş birlikleri yaratabilmek hem
de kaynakların verimli kullanılabilmesi için sürdürülebilirlik bu sebeple çok önemli. Yeni bir müşteri kazandığınız zaman da bunu unutmayın ve yeni müşterinizle uzun soluklu ve kalıcı işbirlikleri yapabilmek için yollar arayın. Velhasıl başladığınız diyeti-sporu sakın bırakmayın !
Bir diğer konu
ise irade ! Sürdürülebilirlikle ilişkili olan bu konu da sağlıklı bir beyin,
sağlıklı bir beden için çok önemli. İrade kendini kontrol edebilme, yeri
geldiğinde dur diyebilme, çok istediğin bir şeye hayır diyebilme yeteneği diyebiliriz.
Her istediğinizi yerseniz, her istediğiniz saatte buzdolabının önüne
geçerseniz, “bugün sporumu yapmasam ne olur ki yarın yaparım” tuzağına düşerseniz
emin olun ipin ucu yine kaçacaktır. Geçenlerde takip ettiğim bir bloggerın “Spora
iki gün ara vereyim dedim, iki yıl oldu” gibi bir paylaşımı vardı; ki genelde
böyle olur. Başladığınız işi aman yarım bırakmayın, yeri geldiğinde hayır
diyebilmeyi öğrenin. Satış mesleği
ile uğraşıyorsanız, durum benzer olacak. Birkaç farklı açıdan irade
sergilemeniz gerekebilir. Sizin için zor gözüken, emek-çabanın sınırlarını zorlayan
bir işi bitirmek için iradeli olmalısınız, başladığınız işin olumlu veya
olumsuz neticesini alana kadar peşinden ayrılmayın. Sadece çok iyi satıcıların
yılmadan, bir netice alana kadar, yeri geldiğinde onlarca kez reddedilmelerine
rağmen pes etmeksizin işlerini kovaladıklarını unutmayın. Hiçbir şey çaba
göstermeden olmuyor, emek vermeden başarı gelmiyor. O, her senenin ya da
çeyreğin başında aldığınız kocaman sıfırlı hedefler başka türlü tutmuyor.
İradeyle
ilgili bir diğer konu da yukarıda değindiğim yeri geldiğinde hayır diyebilmeyi öğrenmek. Hayır
sevimsiz bir kelime gibi dursa da, bazen hayat kurtarıcı olabiliyor. “Buna daha
çok iskonto yapmalısın, vademi uzatmalısın, bu ürünün koli içi miktarını
azaltmalısın, bize daha çok zaman ayırmalısın” vb. birçok talep gelecektir
müşterilerinizden. Olabilirliğine bakın elbette ama gerekliliğine ve önceliğine
de bakın. Niyeti değerlendirin, karşılıklı faydayı teyit edin ve gerekiyorsa
hayır diyebilme hakkınız olduğunu unutmayın. İrade, verdiğiniz kararın
arkasında durabilmekle de ilgilidir. Eğer doğru, hakkaniyetli ve her iki
tarafın da (alıcı-satıcı) çıkarlarını koruyabilecek bir karar verdiyseniz bunu
savunun ve geri adım atmayın. Böylece, “fazla yüklerden” kurtulmak için de bir
adım atmış olacaksınız.
Bu konuda son
olarak da “o son tekrar” hususuna dikkat çekmek isterim. Bu yazının
içeriğindeki resimde göreceğiniz üzere, iyi ile mükemmel arasındaki fark
fazladan bir tekrardır. Eğer, ağırlık kaldırıyorsanız, bir setin sonuna doğru
gücünüzün en tükenmiş olduğu zamanda bile, aslında hala fazladan bir tekrar
daha çıkartabileceğinizi biliyor musunuz ? Satış işi de böyledir. “Tamam, artık
bugün bitti, daha fazla müşteri ziyareti yapmama gerek yok” dediğiniz o noktada
saate bakın. Eğer vaktiniz varsa, belki de bütün gün sipariş alamadan
çıktığınız onca adresin acısını o son ziyarette çıkartabileceksiniz. Onlarca
kere aradığınız ve ulaşamadığınız firma yetkilisini, “artık aramama gerek yok, nasılsa
ulaşamıyorum” olarak kafanızda neticelendirdiğiniz potansiyel müşterinizi bir
kez daha aramayı deneyin. 3 kere kapıdan döndüğünüz yere dördüncü kez gidecek
gücü bulun. Unutmayın, yüzdünüz yüzdünüz sonuna geldiniz ve tam pes etme noktasında
olduğunuzu hissettiğiniz anda başarmaya bir adım kalmış olabilir. Günün en
karanlık saati güneşin doğmaya en yakın olduğu saattir. Uğraştığınız, mücadele
ettiğiniz her ne ise, fazladan son bir tekrar, son bir deneme, son bir girişim
belki de istediğiniz kapıyı açacaktır.
İyi ve
mükemmel iki eski arkadaştır. Ama, sadece birisi hatırlanacak, sadece birisi fark
yaratacaktır. İyi ya da mükemmel satışçı olmak sizin seçiminizle ve seçimlerinizi nasıl hayata geçirdiğinizle ilgilidir.
Sürdürülebilir portföyü olan, iradeli ve son tekrarı yapacak gücü olanların
kazanma ve olumlu netice alma şansı her zaman daha fazladır.
Herkese sağlıklı, bol sporlu, bol satışlı günler !
Sonraki paylaşımda görüşmek üzere,
Selamlar.
Çağrı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder