ARANIZDA KÖTÜ SATIŞÇI VAR MI ?
Bu da soru mu şimdi ?
“Tabi ki hayır. Hepimiz iyi satış profesyonelleriyiz."
"Biz bu işe kaç yılımızı verdik, sen biliyor musun ?”
“Ben kaç tane eğitime katıldım haberin var mı ?”
“Biz bu işin kitabını yazarız.”
“Taş olsa satarım.” vs.vs.vs
Peki, o halde soru şu: Herkesin iyi olduğu bir yerde, iyi kavramından
bahsedebilir miyiz ? Ya da herkes iyi ise, iyi kavramının ona yüklenen kıymeti
ya da değeri koruması mümkün müdür ?
Haklısınız, bence de değildir. O halde, hepimiz iyi satışçılarsak, bizi
diğerlerinden ayıracak kavram “daha iyi” olabilir mi ? Bu durumda, “daha iyi
satışçı” olmaktan biraz bahsedelim mi ? Nedir daha iyi satışçı ? Kimler bu
sıfatı kendine yakıştırabilir ? Hangimiz müşterisi nezdinde daha iyi satışçıdır
? Bu yazımızda birçok satış eğitiminde öğrendiklerinizden izler bulabilirsiniz,
ama daha çok kişilik özellikleri ve davranışlar üzerine fikirlerimi paylaşacağım. Aşağıda daha iyi satışçı olma yolunda üzerine düşünmemiz gereken
ilk 10 maddeyi göreceksiniz. Elbette listeyi uzatmak ya da çeşitlendirmek
mümkündür. Ancak, bu ilk paylaşımda, bir başlangıç yapmak adına öncelikli
olarak belirlediğim başlıklar üzerinden geçelim isterim.
- Riski Bilirim ve Yönetirim: İstisnaları saymazsak, bir yerde
risk varsa, orada fırsat da vardır demek mümkündür. Ama bu riski ölçebilmek ve
yönetebilmek şartıyla…İster sıcak satış yapıyor olun, ister bayi yönetiminde
dolaylı satış yapıyor olun; ister B2B ister B2C çalışıyor olun, sizi
diğerlerinden bir adım öne çıkaracak hususlardan birisi de riskinizi iyi
yönetebilmektir. Bunu finansal risk (borç-alacak takibi) olarak da
düşünebilirsiniz (ki bir satışçı için kritik KPI’lardan birisi olduğuna
inanırım), “proaktif” davranarak olası bir proje-iş kaybını önleyebilmek,
gelmekte olan bir tehlike ya da krizi yönetebilmek olarak da düşünebilirsiniz.
Bu noktada öncelikli düşünceniz, söz konusu olan tehlikeli durumu
koklayabilmek, yani riski bilmektir. Zira, bilmediğiniz-görmediğiniz bir şeyi
yönetmeniz de pek mümkün olmayacaktır. Daha iyi satıcılar riskleri öngörebilme,
analiz edebilme ve dağıtabilme yeteneğine ve davranışına sahip olanlardır
diyebiliriz.
- Maskelerim & Şapkalarım: Üniversite döneminde katıldığım bir
eğitimi hatırlıyorum. 6 Şapkalı Düşünme Tekniği. Özetle, her şapkanın farklı
renkleri ve her rengin de yüklendiği farklı bir anlamı vardı. Detaylarını
ilerleyen yazılarımda paylaşacağım. Buna değişik bir ifadeyle, çok yönlü
olabilmek de diyebiliriz. Daha iyi bir satışçı olmak için, biraz iktisatçı,
biraz muhasebeci, biraz hukukçu, biraz pazarlamacı olabilmek gerekir. Bir dönem
Salesforce’da üst düzey yöneticilik de yapmış olan, şu an Threekit firmasının
CEO’su Matt Gorniak’ın “Bence iyi bir satış lideri aynı zamanda iyi bir
pazarlamacı olmalıdır” sözüne katılmamak mümkün mü ? Bunun yanı sıra, bir satış
profesyonelinin farklı senaryo ve durumlarda, değişik müşteri tipleri
karşısında işin gerektirdiği şapkayı takabilmesi de önemlidir. O an hangi
şapkayı takmak gerektiğini bilmek de ayrı bir meziyettir. Bunu bir nevi her
telden çalmak olarak da yorumlayabilirsiniz. Ancak, hangi tele ne zaman
dokunmak gerektiği de elbette çok kritiktir. Yoksa ortaya gürültüden başka bir
şey çıkmaz ve dinleyeni sizden uzaklaştırabilir. Doğru yapılırsa fayda, yanlış
yapılırsa zarar getirecek hassas bir iştir bu.
- Psikoloji-Sosyoloji’den Anlarım: Beşeri ilişki kurabilmek ve herkesin artık
anlamını gayet iyi bildiği empati yeteneğine sahip olmak bir satışçı için
olmazsa olmaz özelliklerden birisidir. İyi satışçı olmak için bu şarttır. Ama
biz daha iyi satışçı kavramından bahsediyoruz, değil mi ? O halde ortaya empati
yapabilmenin, sosyal ortamlarda kolay arkadaş edinebilmenin, müşteri ile
samimiyet kurabilmenin ötesinde bir şeyler koymak gerekmez mi ? İnsan
psikolojisi çok derin bir bilim dalıdır ve bunun toplumsal boyuta evrilmiş hali
olarak düşünebileceğimiz sosyoloji ile paralel seyrettiğine inanıyorum. Daha
iyi bir satış profesyoneli, karşısındaki satın almacı, üretimci, Ar&Ge’ci
vb. ilgili kişi her kim ise onun bilinçaltına inebildiği, ruh haline dair yorum
ve çıkarımlar yapabildiği ölçüde başarılı olacaktır. Zira, bir gün çok pozitif
giden bir görüşmenin, farklı bir günde karşınızdaki kişinin psikolojik durumuna
göre oldukça ters yönde seyredebileceğini de bilmeniz gerekir. Bu size, o
görüşmeyi nerede kesmeniz gerektiği ya da konuyu ne kadar daha derinlemesine
irdelemeniz ve hatta belki de hiç başlamamanız gerektiğine dair ışık
tutacaktır. Herkes çocukluğunu bir hatırlasın. Çok istediğiniz bir şeyi
aldırmak için, bir talepte bulunmak için anne ya da babanızın iyi anını
kolladığınızı, “hah, tamamdır bugün keyfi yerinde, bugün söylersem kesin
istediğimi alabilirim” dediğinizi hatırladınız mı ? Elbette, bizim
bahsettiğimiz psikolojik analiz çok daha derinlemesine bir konu. Ama çıkış
noktası bu kadar basit. Burada farklı satınalmacı tiplerine de değineceğiz yeri
geldiğinde. (Manipülatif, Agresif, Sessiz vb) Aynı şekilde, daha iyi
satıcıların, bulunduğu coğrafyanın sosyolojik özellikleri (sosyo kültürel
yapısı, ekonomik yapısı vb) hakkında da fikir sahibi olması, doğru analiz
yapabilmesi mühimdir. Malum, bir deyim vardır; “Müslüman mahallesinde salyangoz
satılmaz.” Yoksa satılır mı ? Satılmalı mıdır ? İlerleyen zamanda detayları ile tartışmak için bir konu daha :)
- Kovalamaca: Ne kadar da eğlenceli bir oyundu değil mi ? Elim sende, yakalamaca,
kovalamaca…Aslında küçük yaşlardan beri bir şeyleri kovalıyoruz, bazen eğlence
için, bazen iş için. Bazen bir kızın peşinden koşuyoruz, bazen bir
erkeğin; bazen kapanmadan yetişmek için bankanın, bazense bir iş teklifinin…Kovalamak sonunda kovalananı yakaladığında daha da keyif veriyor. Satış
da aslında bir nevi kovalamacadan ibaret diyebiliriz. Bir alıcıyı birçok satıcı
kovalıyor ve nihayetinde birisi “elim sende” diyor. Önemli olan kovalanan iş
her ne ise, karşısındaki kişiyi bunaltmadan, nerede yavaşlamak nerede hızlanmak
gerektiğini bilebilmek. Buna kulağa daha profesyonel gelmesi
için iyi iş takibi yapmak da diyebiliriz. Potansiyel bir işi alabilmek ya da
alınmış bir işi düzenli sürdürebilmek adına işi kovalamak, işin takibini yapmak
daha iyi satıcıların bir alışkanlığıdır. “Satışta bir şeylerin olmasını
beklemek zorunda değilsiniz, birşeylerin olmasını sağlayabilirsiniz. İşler
yavaşsa gidip pazarı yoklayabilir ve
harekete geçebilirsiniz.” diyor Zig Ziglar Satış 101 kitabında. Yani, bazen durum
iş takibinin de ötesinde bir aksiyon ve vizyonerlik gerektirebilir. İşi
kovalamak yerine, işi çekip çıkartmak. Alıcının ihtiyacını ya da isteğini
ortaya çıkartmak. Alıcılar satın alma kararını, ya bir ürün ya da hizmete
ihtiyaçları olduğu için ya da sadece istedikleri için verebilirler. Daha iyi
satışçılar, görünen bir ihtiyacı karşılamak adına o işin peşinden koşmanın ötesinde,
sürecin ötesine geçerek, alıcının ürün ya da hizmeti istemesini de sağlayabilir.
Yani gizli olarak duran bir güdüyü tetikleyebilir ya da çeşitli sebeplerle ertelenmekte
olan bir ihtiyacı hızlandırabilir. Böylece, bir işin peşinden koşmak için harcanan
efordan da tasarruf sağlanabilir. Her ikisi de daha iyi bir satışçı olabilmek için
kıymetlidir şüphesiz. Paulo Coelho'nun dediği gibi; "İnsan fırsatların
gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini. Fırsatlar bekler, insanlar
bekler; kazanan hep mazeret olur." Sözün özü, beklemeyin, harekete geçin,
kovalayın ve yakalayın.
- Entellektüel Bilgi: Bu sözü duymuş olabilirsiniz; “Bir şey hakkında
her şey, her şey hakkında bir şey bilmek.” Aslında daha iyi satışçıların sahip
olması gereken özelliklerden birisidir. Zira, bir görüşmeye başladığınızda hem
ortamı ısıtmak, hem bir girizgah yapmak için havadan sudan, işler nasıl
sohbetinden biraz daha fazlasını yapabiliyor olmakta fayda vardır. Sohbetin
nereden başlayacağı, nereye gideceği belli değildir, bu sebeple konu her ne
olursa olsun söyleyecek birkaç lafınızın olmasında fayda vardır ki monolog
değil bir diyalog ortamı oluşsun. Bunun için gündemi iyi takip etmek ve önemle
söylüyorum nerede susmak ve dinlemek gerektiğini de bilmek lazımdır. Daha iyi
satıcılar, “ukala” tavrı sergilemeden her konuya dair söyleyecek bir sözü olan
ve konuşmaktan çok dinlemeyi başarabilenlerdir. Bu noktada ilerleyen yazılarda,
sohbet açıcı birkaç başlıktan ve soru sormanın ve cevabını almanın önemine de
değineceğiz.
- Sinirli ve Stresli: Biraz önce maskeler ve şapkalardan
bahsetmiştik. İnsanoğlu gün içerisinde birçok ruh halinde olabiliyor. Bazen
sakin, bazen öfkeli, bazen heyecanlı, bazen mutlu, bazense sıkıntılı. Satışın
stresli bir iş olduğu konusundan sanırım herkes hemfikirdir. Bununla birlikte,
sinirini ve stresini kontrol edebilmek büyük meziyettir. Kısacası, müşterinin
karşısına geçtiğinizde gerekirse mutlu ve sakin maskenizi takacaksınız. Bir
satış görüşmesinde, müzakere sürecinde karşı tarafa negatif hissiyatınız
vermemeniz, özellikle zor ve inatçı müşteriler karşısında tansiyonunuzu kontrol
edebilmeniz gerekiyor. Ne kadar kontrol o kadar daha iyi satışçı olabilmek
demektir.
- Tutamıyorum Zamanı: Hayatta değeri parayla ölçülemeyen tek şey
belki de zaman. Evet, üretimde zamanın maliyeti hesap edilebilir ama geçmiş
zamanı ne kadar para verirseniz verin tekrar kazanamazsınız ya da geri
getiremezsiniz. Bu sebeple, yoğun tempoda kaybolmamak, işlerinizi düzenli ve
planlı şekilde aksatmadan yürütebilmek, aile ve sosyal hayata da fırsat
verebilmek adına zaman kavramı ile elele ve barışık şekilde hareket edebilmek
gerekir. Geçen saniyeleri durduramayacağınıza göre, yapılabilecek şeyler basit;
bugünün işini yarına bırakmamak, önceliklendirme yapabilmek, delege etmek,
aciliyeti olanlar-olmayanlar ayrımını doğru yapabilmek gibi birkaç hususu iyi
değerlendirmeli ve yönetmelisiniz. Zamanın esiri olmayanlar, zamanı doğru
planlayanlar daha iyi satıcılardır.
- Tokum Ama Yerim: Evet, itiraf edelim ki kimse yaptığı işin
eleştirilmesinden hoşlanmaz. Hatta çoğu zaman eleştiren kişiye ve tavrına göre
buna negatif reaksiyon gösteririz. Yani söz konusu eleştiri olunca aslında “ben
almayayım, karnım tok” diyebiliriz. Ancak, daha iyi satışçılar bu noktada karnı
tok olsa bile (eleştirilmekten hoşlanmasa, eleştirene fikren katılmasa vs)
yemeğin tadına bakmaktan geri durmayacaktır. Eleştirilen konuyu dinleyip,
samimi bir şekilde öz değerlendirme yapabilmek, neyi farklı ya da daha iyi
yapabilirdim; bu eleştiri beni hangi açıdan geliştirebilir gibi sorulara kafa
yorabilmelidir. Yani koruma kalkanlarını indirmek sizi daha iyi satışçılar
ligine taşımak için bir adım olabilir.
- Bugün Harika Hissediyorum: Birçok insan için motivasyon çok
önemli bir enerji kaynağıdır. İyi hissettiğiniz sürece hem kendinize, hem de
etrafınıza olumlu enerji verecek ve bu şekilde bulunduğunuz ortamda daha iyi
karşılanacaksınız. Yaşadığınız olumsuz durumların gününüzü mahvetmesine izin
vermemelisiniz. Zira, olayların ya da kişilerin enerjinizi düşürmesi, sizi ve
etkileşimde olduğunuz diğer kişileri demotive etmemesi önem arz etmektedir. Bir
söz vardır, “quod factum est factum est”-ne ki olmuştur, olmuştur; o halde yola
devam. Olaylara fazlaca takılmadan ileriye bakabilmek daha iyi satışçıların
önemli bir davranış biçimidir. Elbette bir de kendi kendi motive edebilme
yeteneğinden de bahsetmek gerekir. Her zaman yanınızda sırtınızı sıvazlayacak
ya da size manevi desteğini sunacak biri olmayabilir. Bu noktada daha iyi
satışçı olabilmek için kendi kendinizin mentoru, koçu, manevi destekçisi
olmanız gerektiğini hatırlayın.
- Bitmeyen Çıraklık: Hiçbir zaman “ben oldum dememek”
gerektiğini bilmek lazım. Ne gün ki artık “ben bu işte ustayım” dediniz, o gün
kaybettiğinizi bilin. Öğrenmek hayat boyu devam eden bir süreçtir. Tam olarak
“artık bundan daha fazlasını da görmem” diye düşündüğüm her olayda yeni bir
ders aldığım durumlarla karşılaştım. Kendinizi bir işte ne kadar yükselirseniz
yükselin her zaman çırak olarak gördüğünüzde, kazanan siz olacaksınız. İnsan
beyni sünger gibidir, “bu kadar bilgi bana fazla, artık daha fazlasını
alamıyorum” demeyecek bir hard disktir. Gelen tüm bilgiyi emer. Bu yüzden daha
iyi satışçı olabilmek için her zaman öğrenecek yeni bir şeyler olduğunu
unutmayın.
Özetle, herkes iyi satışçı. O halde fark yaratabilmek için, bizler iyinin
biraz daha ötesine geçebilmeli yani daha iyi olmalıyız. Daha iyi olabilmek
için, vakanın, ortamın ve etkileşimde bulunduğun kişinin durumuna göre
yapılabilecek birçok şey var. Davranış biçimleri olarak burada subjektif olarak
en önemli gördüğüm on tanesini paylaştım. İlerleyen yazılarda, her birinin
üzerinden daha derinlemesine geçiyor olacağım.
Sonraki paylaşımda görüşmek üzere.
Teşekkürler, selamlar.
Çağrı.
Tebrik ederim Çağrıcım,verimli bir çalışma olmuş.Teşekkürler
YanıtlaSilBen de teşekkür ederim.
Sil